Elinizde Tuttuğunuz Veriyi Bir De Gözünüzle Görün

Elinizde Tuttuğunuz Veriyi Bir De Gözünüzle Görün

23 Tem 2013

3 dk okuma süresi

2006 yılında dünyaca ünlü TED konferansının konuşmacıları arasında muhtemelen kimsenin beklemediği sürpriz bir kişi yer alıyordu: İsveçli bir doktor olan Hans Rosling. Rosling, hayatının önemli bir bölümünü Afrika’da geçirmiş ve burada salgın hastalıkların çevre ilişkisi üzerine yaptığı araştırmalarla Uppsala Üniversitesi’nden doktora derecesi almıştı.

 

Rosling’in önemli bir özelliği de sıkı bir istatistik bağımlısı olmasıydı. Verilerin birbiriyle olan ilişkilerini gözlemleyerek bunlardan farklı anlamlar çıkarmayı tutku haline getirmiş, hatta üvey kızıyla birlikte bu sonuçları daha anlamlı hale dönüştürecek Gapminder adlı bir yazılım hazırlamıştı. Muhtemelen dinleyicilerden hiçbiri Rosling’in TED için kendine ayrılan yaklaşık 18 dakikalık süre içinde konferansın en efsane sunumlarından birine imza atacağını düşünmüyordu. Konuşmasına ekonomik gelişmişlik ve bebek ölümleri arasındaki ilişkiden bahsederek başlayan Rosling, farklı ülkelerden gelen onlarca yıllık veri eşliğinde ekonomik gelişmişliğin ve eğitim seviyesinin hangi faktörlere nasıl etki ettiği üzerinde konuşmaya başladı.

 

 

İstatistiğin en zevkli hali

Aslında anlattıklarının bu konularla doğrudan ilgisi olmayan biri için sıkıcı olduğu bile söylenebilir. Ama Rosling anlattıkça ekranda bazı mucizeler gerçekleşmeye başladı. Rosling konuştukça, dünyanın farklı bölgelerinden onlarca yıl sabırla toplanan istatistiklere dayalı bilgiler ekranda yer değiştirmeye başlamıştı. Dahası, Rosling bunları tıpkı bir spikerin at yarışı anlatmasına benzer bir heyecanla dinleyicilere yansıtıyordu. Asya, Afrika, Avrupa, gelişmiş ülkeler, her bir ülkenin gelir dağılımı, ortalama ömür ve çocuk ölümlerine karşılık gelen çubuklar, yuvarlaklar ekranda hareket ettikçe, izleyiciler, doğum kontrol politikalarının ve gelir artışının çocuk ölümleri ve ortalama yaşam beklentisi üzerinde nasıl etkileri olduğunu olabildiğince duru bir şekilde gözleriyle görüyordu.

 

 

Karmaşık ve sıkıcı bir konu ve milyarlarca satırlık veri, başarılı görsel analiz teknikleriyle sadece 20 dakika içinde tüm dinleyicilere dünya sağlık eğilimleri konusunda derin bir bakış açısı kazandırmaya yetmişti. Bununla da kalmamış, insanları ilk bakışta birbiriyle ilişkili değilmiş gibi görünen kavramlar üzerinde de düşünmeye zorlamıştı.

Veriyi görselleştirerek hem göze hem zihne hitap etmek

Tasarımın işlerin daha net anlaşılmasını kolaylaştırması elbette yeni keşfedilen bir durum değil. Hepimiz biliyoruz ki insanların büyük çoğunluğu dünyayı görsel olarak algılar, gördüğünü duyduğundan ve dokunduğundan daha çok ön planda tutar.

Fakat insan gözü binlerce satırlık veriyi tarayacak şekilde evrimleşmiş bir yapı değil. Şekilleri, yükseltileri, renk farklılıklarını, hizadaki uyumsuzlukları, iniş ve çıkışları daha iyi algılayabilen bir yapısı var. Bu nedenle bir tek görüntü, belli bir hedefe yönelim veya farklı alanlardaki potansiyellerin keşfedilmesi konusunda sayfalarca rapordan çok daha etkili olabiliyor.

Kısacası rekabet ortamının daha zorlu olduğu günümüzde tasarım aynı zamanda hız anlamı taşıyor.

Şirketler, günümüzde insan doğasına yakın olan bu algı şeklinin mevcut endüstrinin en büyük sorunlarından biri olan bilgi akımının sadeleştirilmesi konusunda önemli bir adım olacağının farkına varmış durumdalar. Milyonlarca verinin bir araya gelerek ortaya koyduğu anlamı farklı görsel ifadelere dönüştürerek genel performans akışını gözlemlemenin ötesinde, daha önce öngöremediğiniz fırsatları yakalama şansı bulabiliyorsunuz. Mesela büyük veri kaynaklarından gelen bilgileri analiz ederek sonuçların görsel olarak raporlanmasını sağlayan çözümler sunan Ayasdi, yaptığı işi “sormayı asla akıl edemeyeceğiniz cevapları bulmak” olarak tanımlıyor. Ne güzel bir tanım…

Bazı kaynaklar bu süreci “Humanizing data” olarak adlandırıyorlar. Marcin Ignac’ın “Everyday of My Life” projesibu konuda güzel örneklerden biri.

 

 

İlk bakışta karar...

Verilerin görsel olarak ifade edilmesinin getirdiği bir diğer avantaj da önemli ölçüde zaman kazandırması. Veriyi rakamlardan ve tablolardan oluşan bir rapor yerine görsel olarak ifade etmek, öğrenme ve değerlendirme sürecinde zaman tasarrufunu beraberinde getiriyor. Dahası, teknik detaylarla uğraşmaktan öte, vizyon ortaya koymak gibi bir misyon içinde olan üst düzey yöneticilerin karar destek sistemlerine önemli katkılar sağlıyor.

Özetle şirketlerin gerçek potansiyelini görmek, neyi doğru neyi yanlış yaptıklarını daha iyi anlamak için başta tepe yöneticiler olmak üzere herkesin görsel analitik çözümlere ihtiyacı var.

Hiç değişmeyen kural: Vakit nakittir! 

Rosling ile başladık, Rosling ile bitirelim. Hans Rosling, 2006 yılında Gapmind ile yaptığı sunumun sonrasında salonda bulunan Google’ın yöneticileriyle tanışır. Yöneticiler gördüklerinden çok etkilenmişlerdir. Google, 2007’de Gapmind’i satın alır ve 2009 yılında Public Data Explorer adlı ürünü ortaya koyar.

 

İncelemek isterseniz http://www.google.com/publicdata/directory adresinde bulabilirsiniz.

İlgili Postlar

data_literacy

Veri okuryazarlığı nedir?

7 Eki 2024

Büyük Veri
Başarı Hikayeleri
Teknik Destek ‍
444 5INV
444 5 468 ‍
info@innova.com.tr