5 Haz 2024
3 dk okuma süresi
Yapay zekâ modern toplumun hızla ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Sadece sohbet robotlarıyla sınırlı kalmayıp arama motorlarına, sosyal medyaya, GPS navigasyonu gibi teknolojilere de hızla entegre oluyor. Ancak yapay zekânın kullanımı arttıkça yapay zekâ operasyonlarının çevresel maliyetine ilişkin endişeler de artıyor. Bu konuda ChatGPT’nin arkasındaki şirket olan OpenAI’ın CEO'su Sam Altman, yapay zekâ sektörünün bir enerji krizine yaklaştığını belirtiyor.
Geniş dil modellerinin (LLM) her yeni sürümü, üstün esneklik ve doğruluk sağlayan parametrelerde büyük iyileştirmeler yapılarak geliştiriliyor. Örneğin OpenAI'ın 2018'deki GPT'sinde 100 milyon parametre varken sonraki sürümünde 1,5 milyar parametre bulunuyor. Üçüncü sürümünde ise 175 milyar parametre yer alıyor. Sonuç olarak geniş dil modelleri binlerce yüksek performanslı çipe ihtiyaç duyuyor ve işlemlerini büyük veri merkezleri aracılığıyla gerçekleştiriyor.
Bu tür veri merkezleri muazzam miktarda ısı üretiyor ve soğutma altyapısında fosil yakıt enerji kaynaklarından güç alıyor. Yapay zekâ veri merkezlerinin küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 2 ila 4'ünü ürettiği tahmin ediliyor. Veri merkezleri ayrıca küresel elektrik kaynaklarının yaklaşık %1'ini tüketiyor ve bunun önümüzdeki 10 yılda en az iki katına çıkması bekleniyor. Columbia Climate School'a göre yapay zekâ modelleri, yüksek kullanıcı sayısı nedeniyle devreye alındığında eğitim aşamasına göre çok daha fazla enerji tüketiyor. ChatGPT'ye yapılan bir istek, Google'ın arama motorundaki benzer bir isteğe göre 100 kat daha fazla enerji harcayabiliyor.
Yapay zekâ sistemleri, enerji ihtiyacının yanı sıra işlemcileri soğutmak için de büyük miktarlarda suya ihtiyaç duyuyor. ABD’nin orta batı eyaletlerinden biri olan Iowa’da yaşayanların OpenAI'ın GPT-4 tesisine karşı açtığı dava, yerleşkenin bölgenin tatlı su kaynağının %6'sını tükettiğini ortaya çıkardı. Dünyanın su kıtlığının eşiğinde olduğu varsayıldığında bu durum son derece ciddi bir problemi işaret ediyor. Peki yapay zekâ kullanımındaki bu geniş gri bölge ve modern toplumun birçok alanını etkileyen kaynak kıtlığı göz önüne alındığında, bu teknolojinin maliyeti elde edilen faydaya değer mi?
Yapay zekânın çevresel etkilerine ilişkin endişeler artmaya devam ederken teknolojinin iklim değişikliğiyle mücadelede ve diğer kirlilik kaynaklarını kontrol etmede muazzam bir potansiyeli bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre yaklaşık 4 milyar insan iklim değişikliğine karşı savunmasız bölgelerde yaşıyor. Bu da çözüm için mevcut her kaynağın kullanılmasını zorunlu kılıyor.
Örneğin yapay zekâ kullanan drone’larla erişimi zor bölgelere göre optimize edilmiş tohumlama operasyonları gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca yapay zekâ, buzdağlarının hareketini ve buzulların erimesini daha hızlı ve daha doğru bir şekilde takip etmek için uydu görüntüleriyle birlikte kullanılabiliyor. Benzer bir metodoloji, ağır endüstrilerin karbon emisyonlarını takip etmesine ve %30'a kadar azaltmasına yardımcı olabiliyor. Hükümetler metan emisyonlarını ve hava kalitesini izlemek için yapay zekâyı giderek daha fazla kullanıyor. Birleşmiş Milletler ayrıca iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak amacıyla Afrika'daki savunmasız topluluklar için hava durumu tahminlerini, yeniden ağaçlandırma projelerini ve atık yönetimini tahmin etmek için yapay zekâyı kullanıyor.
Yapay zekâ, yenilenebilir enerji altyapısı ve akıllı şebekelerin operasyonlarında giderek daha önemli hale geliyor. Sensörlerden ve ölçüm cihazlarından gelen verileri gerçek zamanlı olarak analiz eden yapay zekâ, bu sayede optimum verimlilikte çalışma sağlıyor. Ortaya çıkan teknoloji aynı zamanda su yönetimine ve sürdürülebilir tarıma önemli ölçüde yardımcı olma, israfı en aza indirme ve ürün kalitesini ve miktarını iyileştirme potansiyeli vadediyor.
İklim değişikliğinin giderek daha şiddetli hale geldiği günümüzde, yapay zekânın yetenekleri hava koşullarındaki değişkenliği daha doğru tahmin etmek için de kullanılabiliyor. Böylece mevsimsel olmayan yağmur, dolu ve fırtına gibi doğal afetlerin takibi mümkün hale geliyor. Yapay zekâ ayrıca optimize edilmiş geri dönüşüm operasyonları ve okyanus temizleme projeleri açısından atık yönetimini önemli ölçüde iyileştiriyor.
Çevre sorunlarının ele alınmasında yapay zekâ teknolojilerinin rolü arttıkça iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir aşama kaydedileceği tahmin ediliyor. İklim ve yapay zekâ politikalarının bir araya gelmesinin önümüzdeki aylarda ve yıllarda iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynaması bekleniyor. Bu yeni ancak değişken teknolojinin potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için yapay zekâ kullanımına yönelik etik ve sürdürülebilirlik ilkelerinin oluşturulması gerekiyor. Yapay zekâ çözümlerinde yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak ve daha verimli soğutma sistemlerine yatırım yapmak, bu teknolojiyi çevre dostu hale getirmenin yolları arasında yer alıyor.
İlgili Postlar
Bulut maliyet yönetimi nedir?
31 Eki 2024
Dijital DönüşümYapay zeka şeffaflığı nedir?
28 Eki 2024
Dijital Dönüşüm