20 Eki 2020
4 dk okuma süresi
Her geçen gün yaygınlaşan Hibrit Bulut ve Cloud Native ile ilgili en yeni trendleri bu yazıda inceliyoruz.
Bulut bilişim için müthiş bir yıl olan 2019’un en büyük yükselişini hibrit çoklu bulut gerçekleştirirken, bir iş uygulaması barındırmak için en uygun ve verimli çözümleri arayan şirketlerin tercih ettiği başlıca strateji olarak da öne çıktı.
Hibrit Bulut nedir?
Hibrit Bulut yapıları, kurumların farklı amaçlarla kullandığı Özel Bulut (Private Cloud) ile Açık Bulut (Public Cloud) yapılarını bir araya getirir. Bu sayede kurumlar, maliyet, erişilebilirlik gibi sebeplerle iş yüklerini bulutlar arasında taşıyarak, BT altyapılarına esneklik kazandırabilir.
Cloud Native nedir?
Bulut uygulamalarının geliştirilme ve teslim aşamalarının nasıl gerçekleşeceğini tanımlayan Cloud Native, uygulama teslim modelinin avantajlarını ortaya koyan uygulamalar hazırlama ve çalıştırmaya verilen addır. Kaynak kullanımını iyileştirmeyi sağlarken, mikro servis odaklı oluşuyla da çevikliği ve uygulamların yönetilebilirliğini artırır.
Şirketler, hızla değişen düzenlemeler veya stratejiler doğrultusunda, iş yüklerini bulutlar arasında ve şirket içinde taşımaya olanak tanıyan esnek çözümleri tercih etmeye başlıyor. Bu ihtiyacı karşılayan hibrit bulut pazarı, IBM verilerine göre 1,2 trilyon dolarlık dev bir hacme ulaşmış durumda.
Tüm endüstrilerdeki şirketler, hibrit çoklu bulut stratejileri kullanarak müşterilerine sorunsuz deneyimler sunarken, aynı zamanda operasyonlarının dijital dönüşümünü hızlandırmak için mümkün olan en uygun uygulamaları kullanmaya çalışıyor.
İş dünyası, bu yıl Sınır Bilişim (Edge Computing) gibi yeni gelişen teknolojilerden faydalanarak veri işleme hızını gerçek zamanlı hale getiriyor ve veri işleme maliyetlerini düşürüyor.
Şirketler, ayrıca karmaşık bulut ekosistemlerinin işleyişini kolaylaştırmak için hibrit çoklu bulut dağıtımını ve operasyonunu otomatikleştirecek araçları benimsemeye başlıyor.
Hibrit çoklu bulut ve Native Cloud trendleri
Yakın gelecek stratejilerinde odak noktası olan hibrit çoklu bulut ve cloud native trendinden bahsetmek mümkün. Bunlara yakından bakalım:
1. 5G ile sınır bilişimin gücünden daha fazla şirket faydalanacak
Sınır bilişim, verilerin oluşturulduğu ve toplandığı yere mümkün olduğunca yakın gerçekleştirilen veri işleme yöntemine verilen isimdir. Bu teknoloji, birçok yönden bulut bilişimin ulaştığı yeni bir seviye olma özelliği gösteriyor. Sınır bilişim ile perakendeciler belirli bir mağazadaki tüketici satın alma eğilimlerinin değişimine daha hızlı tepki gösterebilecek, fabrikalar arızalanmak üzere olan ekipmanlarında kestirimci bakım gerçekleştirebilecek, mobil cihaz operatörleri mobil oyun deneyimini ve artırılmış gerçeklik deneyimini iyileştirebilecek.
Her geçen gün daha fazla şirket hibrit bulut stratejilerine sınır bilişimi entegre etmeye çalıştığı için 5G teknolojisi kritik önem taşıyor. Hibrit ve çoklu bulut, verilerin toplanması ve kurumsal işlevler (pazarlama, muhasebe, İK, vb.) için merkezi bir nokta olarak işlev görmeye devam edecek. Sınır bilişim ise verilerin oluşturulduğu, toplandığı ve bu verilerin analizinden kaynaklanacak eylemlerin gerçekleştirildiği, diğer önemli gerçek zamanlı işlevleri ve analitik yetenekleri sağlayacak.
Veri gecikmesini azaltan, bağlantı hızlarını ve bant genişliğini artıracak olan 5G’nin sınır bilişimde anahtar bir teknoloji olmasına kesin gözüyle bakılıyor. 5G yaygınlaştıkça, şirketler hibrit bulut ekosistemlerindeki sınır bilişim kabiliyetlerinden daha fazla yararlanabilecek.
GSMA'nın Mobil Ekonomi Raporuna göre, bu noktada ortaya çıkacak inovasyonların önümüzdeki 15 yıl içinde küresel ekonomiye 2,2 trilyon dolar katkı yapması bekleniyor.
Hibrit çoklu bulutun geleceğinde otomasyon kritik
Tekboloji şirketleri, günbegün daha gelişmiş uygulamalar ve kabiliyetlere ihtiyaç duyan müşterilerinin taleplerini karşılamak ve mümkün olan en gelişmiş teknolojik altyapıya sahip olmak için çoklu bulut stratejilerini benimsiyor. Günümüzde, kritik uygulamaları herhangi bir sanal ortama aktarabilme kabiliyetine verilen önem bir hayli artmış durumda.
Küresel olarak 1,2 trilyon dolarlık bir pazara dönüşen hibrit bulut ortamları, esneklik, ölçeklenebilirlik ve yüksek uygulama uyumluluğuyla öne çıkarken, bu özellikleri, onların yönetimini de zorlu hale getiriyor. Peki, şirketler hibrit çoklu bulut stratejilerinin ortaya çıkardığı karmaşayı nasıl çözecekler?
İş dünyası önümüzdeki birkaç yılı bu sorunun yanıtını uygulamaya geçirmeye çalışmakla geçirecek: Şirketler, dağıtımları, işlemleri ve güvenlik yönetimini merkezileştirecek ve herhangi bir bulut ve şirket içi dağıtım için bu üç temel işlevi sağlama avantajına sahip olacak otomatik araçları uygulamaya sokacak.
Giderek daha otomatik hale gelen araçlara ek olarak, buluttaki işlemlere genel bir bakış sağlayan gösterge tabloları, CIO'lar için önemli bir araç haline gelecek. Bu, kuruluşların ortamlarını ayarlamasına, doğru iş yüklerini doğru yere yerleştirmesine, maliyetleri kontrol etmesine ve şifreleme anahtarlarını verimli bir şekilde yönetmesine olanak tanıyacak.
3. Güvenlik komuta merkezleri önem kazanıyor
BT karar vericilerinin yaklaşık %60'ı, bir bulut sağlayıcı seçerken baktıkları en önemli özelliği güvenlik olarak tanımlıyor. (IBM, 2019) Bu yıldan başlayarak kullanıma giren yeni araçlar, operasyonları merkezileştirmeye yardımcı olacak, gösterge tabloları sayesinde güvenlik seviyesi hakkında bilgi edinmeyi ve olaylara daha hızlı yanıt vermeyi mümkün kılacak.
Geleneksel BT'de güvenlik operasyonları merkezi olarak adlandırılan yönetim konsolu, hibrit çoklu bulut dünyasında yerini komuta merkezlerine bırakıyor. Komuta merkezleri, birden fazla noktadaki verileri ve veri güvenliğini denetleyebiliyor. Bu merkezler, bilgi sistemlerinin artan heterojenliği nedeniyle hızla gelişiyor, dolayısıyla hibrit çoklu bulutta her şeyin bir araya getirildiği tek bir gösterge panosunun önemi de artıyor.
Son olarak, güvenliğin geliştirme sürecine entegre edildiği DevSecOps kavramının ortaya çıkışı, güvenlik ekosisteminin 2020 ve ötesinde, şirketlerin dijital dönüşümünde daha önemli bir rol oynayacağının göstergesi olarak algılanabilir.
4. Bankacılık dışındaki sektörlere özel, optimize bulutlar
İşletmeler buluta yöneldikçe, sektörlerinin özel ihtiyaçlarını karşılayan çözümler arıyorlar. Özellikle katı düzenlemelere tabi endüstriler için bu durum, uyumluluk yükünü işten alan özelliklere ihtiyaç duyulmasına sebep oluyor. Thomson Reuters'ın yakın tarihli bir araştırmasına göre, finansal hizmetler kuruluşları günde ortalama 220 düzenleme güncellemesi yapıyor ve şirketlerin% 71'i bu sayının yıl içinde artmasını bekliyor.
IBM’in bir araştırması ise, günümüzde kurumların yalnızca yüzde 40'ının çoklu bulut ortamlarını yönetme becerisine ve bu konuda bir stratejiye sahip olduklarını ortaya koyuyor. Bu nedenle, sektöre özgü bulutlar, işletmeleri kendi altyapılarının ve bulut mimarilerinin karmaşıklıklarından korumaya yardımcı oluyor.
5. Açık kaynaklı araçlar Kubernetes kullanımını kolaylaştıracak
Açık kaynaklı teknoloji, bulut bilişimin geleceğinde kritik bir rol üstleniyor. Son yıllarda, şirketler altyapılarını modernize etmek ve hibrit çoklu bulut dönüşümlerini hızlandırmak için açık kaynaklı yazılımlara yöneldiler. Günümüzde ise geliştiriciler odaklarını uygulamaların hızla konuşlandırılmasını destekleyecek araçlara kaydırmış durumda. Öte yandan, BT departmanları kritik uygulamalar için açık kaynaklı entegre çözümlerin operasyonel kolaylık, esneklik ve ölçeklenebilirlik özelliklerinden faydalanmayı tercih ediyor.
Şirketler gelecekte, iş yüklerinin yönetimini kolaylaştırmak, uygulamaların dağıtımını hızlandırmak, maksimum güvenliği garanti etmek, sınır bilişim gibi yenilikçi teknolojilerden yararlanmak için artan bir seçenek yelpazesine sahip olacaklar.
İlgili Postlar
Bulut maliyet yönetimi nedir?
31 Eki 2024
Dijital DönüşümYapay zeka şeffaflığı nedir?
28 Eki 2024
Dijital Dönüşüm