14 Ara 2022
3 dk okuma süresi
İnternette bekleme süreleri günbegün azalırken, kurumsal ağ gecikmeleri ve ağ paketi kayıpları gibi sorunlar kullanıcı deneyimini önemli ölçüde olumsuz etkiliyor. İnternette artan aktivite, kullanıcı deneyimlerinin tartışılmasına yol açtığından, gecikme ve benzeri problemler sıklıkla gündeme geliyor. Kullanıcılara mümkün olan en ideal deneyimin sunulması için, yüksek hızların korunmasını sağlamak ve gecikmeyi önlemek kritik önem taşıyor.
Ağ gecikmesi, sunucunun ve istemcinin, bir ağdaki veri alışverişini bitirmek için ihtiyaç duyduğu toplam süre olarak tanımlanıyor. İstemciler, internet üzerinden sunuculara (örneğin yerel bir ağ geçidine) istek gönderdiğinde, bir dizi karmaşık ağ işlemi gerekiyor. Ağ geçidi, istek sunucuya ulaştırmak için yük dengeleyiciler ve güvenlik duvarları aracılığıyla yönlendiriciler kullanıyor. Dolayısıyla bir istek sürecinin tamamlanması zaman alıyor.
İnternet her yeni gün bir öncekinden çok daha fazla veriye ev sahipliği yapıyor. Buna bağlı olarak ağlar da her yeni gün genişliyor ve gecikme süreleri artıyor. Bulut ve sanallaştırılmış kaynaklar, uzaktan ve hibrit çalışma gibi modeller ve çoklu uygulama kullanan şirketlerdeki artış nedeniyle, ağ sorunlarının çözülmesi gitgide daha karmaşık bir hale geliyor.
Yüksek gecikmeli ağların neden olduğu uzun bekleme süreleri, iletişim darboğazlarına yol açıyor. Böylece iletişim bant genişliği düşüyor ve kullanıcı deneyimi olumsuz etkileniyor. Günümüzde bu tür sonuçlar, kullanıcıların bir uygulamayı tamamen bırakmasına sebep olabiliyor.
Ağ gecikmesini ölçmenin pek çok yolu mevcut: İlk bayta kadar geçen süre (TTFB) ve gidiş-dönüş süresi (RTT) ağ gecikmesini ölçmeyi sağlıyor. İlk bayta kadar geçen süre, bir sunucunun bir istemci talebinin ilk baytını alması için geçen zamanı ifade ederken, gidiş-dönüş süresi ise bir istek göndermek ve sunucudan yanıt almak için geçen zamanı tanımlıyor.
Gecikmeye yol açan etmenlerden ilki istemci ile sunucu arasındaki mesafedir. İstek yapan cihaz, isteklere yanıt veren sunucudan 100 km uzaktaysa, 1.000 km uzaktaki bir sunucuya istek yapmaya kıyasla daha hızlı yanıt alacaktır.
Yüksek ve düşük gecikme arasında ortaya çıkan fark, çoğu zaman seçilen iletim ortamının getirdiği bir sonuç olabilir. İletim ortamının özellikleri ve sınırlamaları gecikmeyi etkileyebilir. Örneğin, fiber optik ağlar her aşamada gecikme yaşatmasına rağmen çoğu iletim ortamına kıyasla daha düşük gecikme sunar.
İletim ortamının gecikmeye yol açmasındaki bir diğer unsur da isteklerin sonlandırılmasından önce verinin farklı iletim ortamlarında dolaşması ihtimalidir. İletim ortamları arasında geçiş yapmak, toplam iletim süresine fazladan birkaç milisaniye eklenmesine neden olabilir.
Yönlendiriciler ağ gecikmesine sebep olan bir başka unsurdur. İletilen veriler, çoğunlukla yönlendiricilerin veri paketlerini işlediği ve yönlendirdiği internet üzerindeki birden fazla noktadan geçer. Dolayısıyla yönlendiricilerin bir paketteki bilgileri analiz etmesi zaman alır ve bu süreç RTT'ye birkaç milisaniye ilave olarak yansır. Bir yönlendirici ile kurulan her etkileşim, bir veri paketi için fazladan bir sekme sağlar, böylece gecikme süresi artmaya devam eder.
Bir DNS sunucusu hatalı yapılandırılırsa, bu durumun ağ gecikmesi üzerinde ciddi bir etkisi olabilir. Uzun bekleme sürelerine neden olan sorunlu DNS sunucuları, ayrıca bir uygulamaya erişimi tamamen kısıtlayabilir.
Aşırı seviyede kullanılan veritabanları, uygulamalarda gecikmeye neden olabilir. Veritabanlarının yoğun bir faaliyet için uygun olacak biçimde optimize edilmemesi, kullanıcı deneyimini son derece olumsuz etkileyecek gecikmelere yol açabilir.
Tıpkı köprüler ve anahtarlar gibi ara cihazlar da veri paketlerine erişirken veya depolarken gecikmelere neden olabilir.
Ağ gecikmesi nasıl azaltılır?
Ağ gecikmesi seviyesi "iyi" olarak ifade edilebilecek bir ağ, sunucuya iletilen kullanıcı verilerinin hacminden bağımsız olarak bir ağın iyi bir bağlantı sağlayabileceği anlamını taşıyor. Aşağıda, ağ gecikmesini kabul edilebilir bir düzeye indirmek için bazı teknikler bulunuyor.
İsteklere yanıt veren sunucular ile istekte bulunan istemciler arasındaki mesafenin gecikme süresi üzerinde olumsuz bir etkisi mevcut. Şirketler bir içerik dağıtım ağı (CDN – Content Delivery Network) kullanarak, kaynakları küresel olarak birden çok konumda önbelleğe alıp, son kullanıcılar için daha erişilebilir hale getirebilir. Bu uygulama, kullanıcı isteklerinin her zaman orijinal sunucuya geri dönmesi yerine, verilere erişmek için bulunma noktasına iletilmesini sağlayarak, veri alımını hızlandırır.
Verilerin iletildiği mesafeler gecikmeyi etkileyen bir diğer önemli faktördür. Bir ağın uç noktalarında işlem görevlerinin yer alması, verileri merkezi bir sunucuya iletme gerekliliğini ortadan kaldırır. Uç veri merkezleri gibi sınır bilişim çözümleri, kullanıcılar için ağ gecikmesini azaltırken daha uyumlu uygulamalar ve hizmetler sağlar.
Sürekli ağ izleme, ağdaki darboğazları belirlemeyi ve sorunları gidermeyi sağlar. Ağ ekipleri, hayati önem taşıyan ağ gecikme sorunlarını belirlemek ve yönetmek için ağ izleme araçlarını kullanabilir.
Ağ ekiplerinin birbirleriyle sık sık iletişim kuran uç noktaları bir arada gruplandırmasını sağlayan alt ağ oluşturma, ağlar arasındaki gecikme oranını düşürebilir. İş açısından kritik öneme sahip ağlarda gecikmeyi iyileştirmek için, trafik şekillendirme ve bant genişliği ayırma gibi teknikler de tercih edilebilir.
İlgili Postlar
Bulut maliyet yönetimi nedir?
31 Eki 2024
Dijital Dönüşüm