Kapı kolundan, son kullanıcıya: Tasarım

Kapı kolundan, son kullanıcıya: Tasarım

19 Ara 2014

2 dk okuma süresi

Don Norman, bir blog yazısının tamamını ayırmayı isteyeceğimiz türden bir insan. Human-Computer Interaction (HCI - İnsan-Bilgisayar İletişimi) alanında bir duayen. Başarıyla taşıdığı çok sayıda şapkanın altında; parlak zekasının pırıltılarını saklıyor. Bilgisayar Mühendisliği, Matematiksel Psikoloji ve Kognitif Bilimler gibi (bazılarının karşılığı ülkemizde var olmayan) dallarda yüksek lisanstan profesörlüğe uzanan bir de diploma koleksiyonu var. Bu yazıda kendisinden ancak kısaca bahsedebileceğiz.

Don Norman’ın ilk kez 1988 yılında yayınlanan kitabı “The Design of Everyday Things”, günümüzde halen User-Centered Design (UCD – Kullanıcı-Odaklı Tasarım) alanında bir başyapıt olarak kabul görüyor. Kitapta, günlük hayatta kullandığımız nesneler ve cihazlar ile aramızdaki ilişkilerin doğru yürümesi için tasarımın ne kadar önemli olduğu; büyük bir ustalıkla anlatılmış. Başta özetlemeye çalıştığımız akademik geçmişi sayesinde Norman, öyle evrensel örnekler veriyor ki; bunların yansımalarını endüstriel tasarımda da, uygulama ekran tasarımlarında da bulmak çok kolay.

Peki, iyi tasarım (belki de “doğru” tasarım demek lazım) nasıl olmalı? Nedir iyi ve kötü tasarımı birbirinden ayıran?

Konu ister günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız objeler olsun, ister karmaşık bir online bankacılık uygulaması; ilk defa karşılaştığımız bir cisim (sistem) ile nasıl iletişime geçeceğimizi; bize doğru ipuçları ile anlatan tasarım, Norman’a göre iyi tasarımdır. Norman bu ipuçlarını, sistematik bir şekilde şöyle açıklıyor:

Visibility (Görünürlük/Aşikarlık)

Conceptual models (Kavramsal modeller)

Affordances (Olanaklar)

Natural mapping (Doğal Eşleme)

Feedback (Geri bildirim)

Constraints (Kısıtlar)

Biz şimdilik, sadece “Görünürlük”ten bahsedeceğiz. Görünürlük, iyi tasarımın başlangıç noktası. Norman bu konuda çok net: Eğer ilk bakışta, bir “şey”in mevcut durumunu (state) ve onunla yapabileceğiniz olası eylemleri hemen çözemiyorsanız; tasarımda hata vardır. Bu konuda kitaptaki en temel örnek; kapı kolları. Siz de gözünüzün önüne getirin; hatta daha iyisi, ben yardımcı olayım:

1. kapının tokmak şeklindeki kolu, kapıyı açmak için çevirme eyleminin gerekli olduğunu görünür kılıyor. Fakat kapının ileriye doğru mu, yoksa geriye doğru mu açıldığını halen bilmiyoruz. (İtmeli miyiz yoksa çekmek mi lazım?)

2. kapı bize daha fazla bilgi veriyor. Bu şekildeki yatay bir kapı kolunu, sadece itebilirsiniz. Fakat bu kez de, kapıyı hangi tarafından itmeniz gerektiğini bilmiyorsunuz. (Menteşeler hangi tarafta?)

Ve işte iyi tasarım: 3. kapı. Bu kapıyı ancak, sağ tarafından, iterek açabilirsiniz; ve bu “aşikar”.

Norman’a göre iyi tasarımın bir özelliği de, ek açıklama ihtiyacı bulundurmaması. (Basit bir şey için işletim talimatı gerekiyorsa, tasarım başarısızdır.) Baktığımızda, 3. kapının nasıl çalıştığını anlatmak için, üzerine “itiniz”, “çekiniz” gibi uyarılar yazmaya gerek olmadığını görüyoruz. Belki ilk bakışta, hepsi basit birer detay gibi gelebilir. Fakat tasarım bazen, hayat kurtarabilir. Tüm (doğru) acil çıkış kapıları; 3 numaralı kapı ile aynı tasarıma sahiptir. Çünkü bir tehlikeden kaçarken; kapıyı açmaya çalışarak kaybedecek tek bir saniyeniz olmayabilir.

Artık buraya kadar anlattıklarımızı, blog konumuza bağlamanın zamanı geldi.. Dilerseniz hiç uzağa gitmeyelim ve görünürlük öğresini, hayatımızda sıklıkla kullandığımız yazılım uygulamaları üzerinde görmeye çalışalım.

Bu yazıyı güncel bir internet tarayıcısı ile görüntülediğinizi tahmin ederek, şunlara yanıt arayalım:

Yazının sonuna ne kadar kaldı?

Yazının başına dönmek isterseniz, ne yapmanız lazım? Hangi yöne doğru?

Bu yazıyı okurken, yeni bir sekmede bir başka sayfayı görüntülemek için ne yapmalısınız?

Yazıyı okuduktan sonra, açılış sayfanıza nasıl gidersiniz?

Tüm bunların sonunda, tarayıcınızı nasıl kapatırsınız?

Fark ettiniz, değil mi? Bunların hepsini, hiç düşünmeden; şaşırmadan, rahatlıkla yapabilirsiniz. Kullandığınız ekran öğelerinin üzerinde, açıklayıcı hiçbir metin bulunmadığı halde. Çünkü görünürlükleri, yani verdikleri ipuçları; ya da Norman’a göre bizimle “iletişimleri” çok yüksek. Tabii ev şeklindeki o küçük butona tıklarken; dilimize “açılış sayfası” olarak çevirdiğimiz şeyin evrensel karşılığının “home page” olduğunu bildiğimizi varsayıyoruz.

Diller ve kültürler arasındaki farkların, tasarım üzerindeki etkileri konusunda Norman’ın görüşlerine; bir başka yazıda yermek dileğiyle...

İlgili Postlar

kentsel-yesil-altyapilar-sehirlerde-doga-ile-butunlesme

Kentsel Yeşil Altyapılar: Şehirlerde Doğa ile Bütünleşme

12 Ara 2024

Dijital Dönüşüm
Başarı Hikayeleri
Teknik Destek ‍
444 5INV
444 5 468 ‍
info@innova.com.tr