20 Oca 2023
3 dk okuma süresi
COVID-19 salgını, kurumlar için dijital dönüşümü benimsemenin krizlere yanıt vermek açısından en iyi yol olduğunu kanıtladı. Pandemi sürecinde pek çok işletmenin faaliyetleri durma noktasına gelirken dijital dönüşümü zaten iş süreçlerine adapte etmiş olan şirketler ise ilerleme kaydetti.
Araştırmalar, COVID-19'a etkili biçimde yanıt veren işletmelerin %72'sinin sektörlerinde yeni teknolojileri ilk deneyen şirketler olduğunu gösteriyor. Bu kurumlar aynı zamanda, kriz sırasında teknik yetenek boşluklarını hızlıca dolduran, yenilik yapan, verilerle ilgili riskleri ve siber güvenlik tehditlerini başarıyla yöneten işletmeler konumundalar.
Dijital dönüşümün, bir şirketin büyüme stratejisinin ve işletim modelinin merkezinde olması gerektiği açık olsa da pandemi bu ihtiyacı daha da kritik hale getirdi. Eğer kurumlar dijitalleşme yolculuğunda henüz ilk adımları atıyorsa ya da sürecin ortasındaysa, dijital dönüşümün kapsam, maliyet, satın alma, entegrasyon ve eğitim gibi gereksinimleri kulağa korkutucu gelebilir. Ancak dört temel adımda süreci hızlandırmak ve gelecekteki zorluklara karşı dirençli olmak mümkün.
Akıllı dijital dönüşüm, gelecekte şirket altyapılarının sanallaştırılmasının önünü açabilir. Bu bağlamda yöneticiler, sanal öncelikli bir yaklaşım benimseyerek, dijitalleşmiş bir işyerini ve iş gücünü desteklemek için fiziksel katılımın hangi koşullarda gerekli olacağını belirlemelidir. Öte yandan daha insan merkezli bir işgücü sağlamak için, hangi işlerin fiziksel bir katılım gerektirdiğinin ve teknolojiyi nasıl kullanmak gerektiğinin tespit edilmesi kritik değer taşır.
Pandemi sonrası dünyada kurumlar, sanal öncelikli bir kültüre yoğunlaşmak zorunda kaldı. Bu sebeple yöneticiler, yeteneklere erişirken, seçerken, onlarla etkileşim kurarken ve iş stratejileriyle entegre ederken sanal öncelikli bir kültüre göre değerlendirme yapmalıdır.
Günümüzün karmaşık ortamında bulut yetenekleri, işletmelerin piyasanın hızında hareket etmelerini sağlayacağı gibi, operasyonel istikrar, otomasyon, ölçeklenebilirlik ve çeviklikte artışa neden olur. Bulutun dış kaynaklı bir veri merkezi olmadığını, ölçeklenebilir bir iş platformu olduğunu benimsemek önemlidir. Dijital dönüşüm, işletmelerin günümüz teknolojisiyle güncel kalmalarını sağlar ve teknolojik çözümlerine yenilerini katmayı kolaylaştırır. Unutmamak gerekir ki bulutun gerçek değeri, verimliliği, yaratıcılığı ve esnekliği artırma becerisinde yatar. Buluta yatırım yapan işletmeler, iş süreçlerinde inovasyonu ön plana alan adımları kolayca atabilir.
Güvenlik öncelikli tasarım stratejisiyle, bulut güvenliği rekabette fark yaratan bir unsur haline gelebilir. Bulutun en önemli cazibe merkezlerinden biri olan güvenlik, her geçen gün daha çok şirketin, sistemlerini çevrimiçi ortama taşımasına sebep oluyor.
Birçok işletme, minimum seviyede insan kontrolü gerektiren, yüksek hacimli ve maliyetli işlere sahiptir. Yapay zeka ve makine öğrenimi ile hangi iş süreçlerinin insan müdahalesi gerektirdiği ve otomatikleştirilebileceği belirlenebilir. Yapay zeka ve makine öğrenimi her geçen gün sınırlarını genişletiyor. Bu teknolojiler, müşterilerle etkileşime geçmeyi, anlayış göstermeyi, deneyim ve sezgiye dayalı sorular sormayı sağlayarak kurumları adeta geleceğe taşıyor.
Dijital dönüşüm, önemli ölçüde iyileştirilmiş veri kalitesi ve analitiği gerektiriyor. Pek çok işletme, elde ettiği verilerden yeterince yararlanamıyor zira söz konusu verilerin büyük kısmı temel gereksinimleri karşılamıyor.
Birçok şirket, verilerin önemini ve kalite problemini kabul etse de gerekli rolleri ve sorumlulukları belirlemede başarısız oldukları için yatırımlarının karşılığını alamıyor. Veri söz konusu olduğunda işletmelerin çok çeşitli bilgi ve uzmanlığa ihtiyaçları bulunuyor. Bu sebeple yöneticilerin, çalışanlarını yeni roller üstlenmeye ikna etmeleri kritik önem taşıyor.
Kurumların kültürel zihniyetindeki bu önemli değişiklik, bir Dijital Dönüşüm Direktörü ihtiyacını da ortaya çıkarıyor. Bu sayede işletmeler, farklı kaynaklardan veri toplama sürecini kolaylaştırabiliyor ve çalışanlarının veriye dayalı içgörülerle iş süreçlerini iyileştirmelerini sağlayabiliyor.
İşletmeler, dijital dönüşüm hedeflerini etkili bir şekilde uygulayabilmeleri için liderlik, yetenek ve teknolojinin doğru karışımına ihtiyaç duyuyor.
Dijital dönüşüm programları için kararlı bir liderliği benimsemek, işletmeler için olmazsa olmaz bir unsurdur. Kurumun genelinde yürütmeyi denetlemek ve yönlendirmekten sorumlu olacak bu tip bir lider, yürütme ekibinin geri kalanı ile açık iletişim kurarak karşılıklı sorumluluk kültürünü teşvik etmelidir. Liderler, dijital dönüşümün neden ve nasıl çalıştığını ve vizyonun gerçeğe dönüştürülmesi için neler gerektiğini anlamalıdır.
Başarılı bir dijitalleşme için yöneticilerin, iş gücünün ve iş sürecinin, yeni teknolojilere ve işletim modellerine uyum sağlamak adına nasıl değişmesi gerektiğine yönelik açık hedefler belirlemesi gerekiyor. Yakın zamanda yapılan bir CIO anketine göre, teknoloji yöneticilerinin %67'si sektördeki işgücü eksiği nedeniyle mevcut çalışanlarına yeni beceriler kazandırmak zorunda kalıyor. Pandemi nedeniyle kurumlar, personellerini uzaktan çalışmaya ve operasyonlarını uzaktan yürütmeye hızla adapte etmeye çalıştı. Günümüzde artık çalışanların yeni beceriler öğrenmesi gerekiyor. Şirket hedeflerini güçlendiren destekleyici kaynaklar ve teşvikler olmadan yetenekler, potansiyellerini ortaya çıkaramayabilir.
İnovasyon ile teknik borçla başa çıkma arasında denge kurarak gerekli teknolojik yatırımları yapmak, işletmeler için sürdürülebilirlik noktasında büyük önem taşıyor. Birbirinden farklı üretkenlik araçları yerine entegre iş yönetimi çözümlerine yatırım yapmak, kurumlara daha fazla avantaj getiriyor. Entegre çözümler, tek bir veritabanını paylaşıyor ve tüm kuruluş için tek bir gerçek kaynak sağlayarak, daha iyi kararlar almaya ve verimsizliklere karşı kurumsal dayanıklılığı artırmaya olanak tanıyor.
İlgili Postlar
Bulut maliyet yönetimi nedir?
31 Eki 2024
Dijital DönüşümYapay zeka şeffaflığı nedir?
28 Eki 2024
Dijital DönüşümStratejik inovasyon nedir?
25 Eki 2024
Dijital Dönüşüm