'Çalışan makineler' iş hayatını değiştiriyor

'Çalışan makineler' iş hayatını değiştiriyor

13 Kas 2020

2 dk okuma süresi

Makinelerin iş hayatına aktif olarak katıldığı Sanayi Devrimi’nden bu yana, otomasyonun işsizliği artıracağı ve toplumdaki eşitsizliği artıracağı yönünde endişeler taşıyoruz.

İktisatçılar, bugün açısından basit görülse bile, 1920’lerdeki makineleşme ile artan otomasyonun istihdama etkilerini anlayabilmek için öncelikle, eğitim seviyesini tanımlayan “vasıf önyargılı” modeller kurdular. Çalışanları vasıflarına göre değerlendirme eğilimindeki bu modeller on yıllar boyu geçerliliklerini korudu.

Otomasyonun iki kuvveti: Muhakemeci ve tamamlayıcı

1950’lerde vasıf önyargılı modellerin çözemediği fenomen açığa çıktı: Otomasyon nedeniyle eğitimli çalışanların muhakeme ve bilgiyle yürüttükleri işler ile vasıfsız çalışanların rutin işleri istihdam piyasasında güç kazanırken; bu ikisinin arasındaki çalışanların kazançları düşüyordu. Böylece iş tanımları artık tek bir görevden meydana gelmeyecek şekilde düzenlendi ve otomasyonun “vasıf önyargısı” yerine “görev önyargısı” taşıması gerektiği anlaşıldı.

Makineler günbegün insanların elinden daha fazla görevi alıyordu, işlerin doğası sürekli değişiyordu ve tamamlanabilmeleri için daha fazla insana ihtiyaç duyuluyordu. Bu durum, otomasyonun tamamlayıcı yönünün ağır bastığının göstergesiydi. Makineler, işleri bizim yerimize muhakeme etmek yerine, bizi tamamlamak için iş hayatına katılmışlardı. Günümüzde de bu öneri geçerli; güncel istatistikler de makinelerin bazı işleri ortadan kaldırırken, yerine daha çok yeni iş alanı koyduğunu gösteriyor.

Dijital dönüşümle güncel formuna ulaşan otomasyon, araştırmacıların konuya daha gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşmalarına da olanak tanıdı. Örneğin, 2013 yılında Oxford Martin’in bir araştırması, ABD’deki işlerin yüzde 47’sinin otomasyon tarafından ortadan kalkacağını iddia ediyordu. OECD tarafından geçen yıl gerçekleştirilen bir araştırma ise bunlardan yalnızca yüzde 9’unun, gelecekte de birebir aynı kalmaları şartıyla tehdit altında kaldıklarını gösterdi.

2017 yılında McKinsey tarafından en çok istihdam sağlayan 820 farklı mesleğin değerlendirilmesiyle gerçekleştirilen bir diğer araştırma ise, günümüzdeki teknolojilerle bu işlerden yalnızca yüzde 5’inden azının tamamen otomasyona geçirilebileceğini ortaya çıkardı. Bu araştırmalara bakarak, insanlığın elindeki tüm işlerin tamamen robotlara devredileceği korkusunun yersiz olduğunu çıkarmak mümkün.

Büyük şirketler çalışan makine konseptini benimsiyor

Otomasyon, üzerine yapışan yıkıcı imajından kurtuluyor olsa da robotizasyonun önünde daha somut engeller beliriyor. Bunların başında ise yüksek sabit maliyetler geliyor. Bu maliyetler günümüzde çoğunlukla yalnızca büyük üreticiler tarafından karşılanabilecek seviyede. Yüksek sabit maliyetler, küçük ve orta ölçekli şirketlerin şimdilik çalışan makineler yerine, dış kaynak kullanımına yönelmelerine sebep oluyor.

Yukarıda bahsettiğimiz otomasyonun istihdama katkı sağlaması olgusuyla ilgili çarpıcı bir örneği ABD’de görmek mümkün. Robotizasyonu en yüksek oranda benimseyen sektörlerin başında gelen otomotiv, son 7 yılda 260 binden fazla yeni iş olanağı yarattı.

Eğitim, robotlara karşı önyargıları ortadan kaldıracak

Robotlara karşı önyargıların kırılması için elimizdeki en büyük araç; eğitim. Eğitimin tek faydası korkuyu yönetmek değil. Aksine daha ilerlemeci bir yaklaşımla, robotların iş dünyasına daha yoğun katıldığı bir dünyada ortaya çıkacak yeni işler için gerekli teknik yetenekleri insanlara kazandırma görevi de eğitime düşüyor.

Son yıllarda ortaya çıkan siber güvenlik analistleri, topluluk yöneticileri, veri bilimcileri gibi pozisyonlar, günümüz iş piyasasında eksikliği en çok hissedilen yetenek gerekliliklerini karşılayan profesyoneller tarafından gerçekleştiriliyor.

Otomasyonun öngörülebilir gelecekte yerine getiremeyeceği yeteneklerin insanlara kazandırılması da eğitim ile mümkün olabilir. Kişiler arası iletişim, duygusal, muhakeme ve yaratıcılık yeteneklerin otomasyonun tamamlayıcı kuvvetiyle birleştiğinde, büyük faydalar sağlayacağı düşünülüyor. İnsanların doğaları gereği taşıdıkları bu meziyetler, gelecekte birçok iş için de en büyük gereklilikler olarak görülmeye devam edilebiliyor.

Bunlar özgeçmişlerimize yazmadığımız, ancak robotlara kıyasla taşıdığımız en büyük avantajlar olarak kalmaya devam edecekler.

İlgili Postlar

high tech eart

Çoklu Algılayıcı Sistemler: Çevresel İzleme ve Yönetim

27 Oca 2025

Dijital Dönüşüm
Başarı Hikayeleri
Teknik Destek ‍
444 5INV
444 5 468 ‍
info@innova.com.tr