5 Ara 2022
3 dk okuma süresi
Bulut patlaması (cloud bursting), bir kurumun bulutta ya da özel bir veri merkezinde çalıştırdığı uygulamalara ani şekilde yoğun talep gelmesi durumunda sistemin ayakta kalabilmesi için kullanılan bir yapılandırma yöntemidir. Bu yöntemde buluttaki ya da şirket içi sunuculardaki bilgi işlem gücü yetersiz kaldığında, ortaya çıkan fazla iş yükü üçüncü taraf bir bulut hizmetine genişletilir. Bulut patlaması, çok hızlı değişen talep miktarına ya da mevsimsel talep artışlarına sahip işleri desteklemek için uygun maliyetli bir yoldur. Uygulama dağıtımını optimize etmek isteyen firmalar için bulut patlaması cazip bir seçenektir. Kapasite artışı için ek harcamalar yapmaya ya da yeni donanımlar satın almaya gerek kalmadan sorun hızlıca çözülür. Bununla birlikte bulut patlamasını uygulamak kolay bir süreç değildir. Bu nedenle bir kurumun bulut patlamasına ihtiyacı olup olmadığını görebilmesi için geçmiş dönemlere ait iş yüklerini ve verilerini dikkatle incelemesi gerekir. Bu yazımızda bulut patlamasının doğru çözüm olup olmadığını görmek için atılması gereken adımları ele alacağız.
Kuruluşların bulutu nasıl kullandıkları, iş akışları ve işledikleri veriler de dahil olmak üzere mevcut BT varlıklarına bakarak işe başlamaları gerekir.
Bulut patlaması çoğunlukla depolamadan ziyade bilgi işlem gücüyle ilişkilendirilir. Büyük hacimlerin buluta taşınması ve geri getirilmesi ortaya çıkacak maliyetler, gecikme süresi ve veri bütünlüğüne yönelik riskler nedeniyle pratik olmayabilir. Firmalar, verilerin işlenmesinde darboğazlar olduğunda iş yüklerini buluta taşımaya daha yatkındır.
Arşivleme ve gelişmiş analitik gibi verilerin buluta daha kalıcı olarak yüklenebileceği uygulama örnekleri de bulunur. Yapılandırılmamış verilerin bulutta depolanması giderek daha popüler hale gelse de bu durum bir bulut patlaması senaryosu olarak kabul edilemez.
İlişkisel veri tabanlarından veri taşımak performans açısından daha zordur. Özellikle işlemsel sistemler gecikmeye karşı hassastır. Öte yandan, web tabanlı, tüketiciye yönelik bir uygulama buluta taşınabilir çünkü tüketicilerin küçük gecikmelerden rahatsız olma olasılığı daha düşüktür.
Test ve geliştirme çalışmaları ise buluta daha kolay taşınabilir ve diğer sistemler için daha fazla serbest kaynak elde edilmesini sağlar.
Yukarıda saydığımız konular CIO’lar tarafından dikkatle gözden geçirilmeli ve uygulamaları buluta taşımanın uygunluğu ve pratikliği her yönüyle değerlendirmelidir.
Büyük bulut sağlayıcıları patlamayı üç kategoriye ayırır: manuel patlama, otomatik patlama ve dağıtılmış yük dengeleme.
Manuel patlama en geniş uyumluluğa sahiptir ancak genellikle en düşük performansı sunar. Bu metotta bir çalışanın tüm süreci manuel olarak yönetmesi gerekir.
Otomatik sistemler daha verimlidir ancak sanal makineler için ölçeklendirme teknolojisi veya konteyner platformlarına geçiş gibi teknolojilere önceden yatırım yapılmasını gerektirir. Sağlam veriler olmadan firmalar ne zaman patlama yapacaklarını ya da buluta ne kadar kapasite taşıyacaklarını bilemezler.
Dağıtılmış yük dengeleme gibi sistemler kullanıcılar tarafından fark edilmeden çalışır ancak BT mimarisinin bunu destekleyecek şekilde tasarlanması gerekir.
Giderek artan sayıda uygulama artık "buluta özgü" veya çoklu bulut ortamlarında çalışmak üzere tasarlanıyor ancak eski kurumsal uygulamalar genellikle böyle değildir. Kurumların mevcut uygulamalarını güncellemesi, uyarlaması ve hatta değiştirmesi gerekebilir. Eğer söz konusu olan kurum içi bir uygulamaysa, DevOps ekiplerinin bulut patlaması ve teknik gereksinimleri hakkında bilgi sahibi olması gerekecektir.
Bazı uygulamalar gecikmeye veya işlem sürelerindeki değişkenliğe karşı hassas olduklarından bulut patlaması planlamasına uygun olmayacaktır. Bu uygulamaların şirket içindeki sunucularda veya tamamen bulutta çalıştırılması daha iyi olabilir. Aynı durum, verilerin buluta taşınması çok uzun süreceğinden büyük hacimlerde veri içeren uygulamalar için de geçerlidir.
Ayrıca kuruluşların, özellikle veriler bir genel bulut sağlayıcısına aktarıldığında güvenlik, uyumluluk ve yönetişimi de göz önünde bulundurmaları gerekir. Aşırı iş yükünün ne kadar süreceği ve ölçeği yeniden küçültmenin kolay olup olmayacağı iyi değerlendirilmelidir. Bir bulut patlama mekanizmasını uzun süre kullanmanın maliyeti çok fazla olabilir.
Bulut patlaması artık oldukça iyi bilinen ve Kubernetes gibi konteyner ortamlarının yerel olarak işlediği bir şey olsa da bulut patlaması için uygulamaları ve veri depolarını ayarlamak dikkatli bir hazırlık çalışması gerektirir. Şirketler, bulut patlamasını uygulamak için bütçeleri, becerileri ve zamanları olup olmadığını iyi hesaplamalıdır.
BT ekipleri, uygulamaları ve iş akışlarını kontrol ettikten sonra bulut patlaması için iş senaryoları oluşturabilir. Senaryolar oluşturulurken bulut patlaması planlamasının temel kurumsal sistemlerden ziyade “yoğun hesaplama gerektiren ve kritik olmayan iş yükleri” için uygun olduğu unutulmamalıdır. Bulut patlamasının getireceği ek maliyetin, satışlardan elde edilecek kardan daha düşük olması gerekir. Çok izlenen bir spor karşılaşmasında bir kampanya reklamının yayınlanması ya da her yıl geleneksel olarak düzenlenen Black Friday indirimlerinin duyurulması, iş senaryolarına örnek olarak verilebilir.
Son olarak, firmaların bulut patlamasını nasıl uygulayacaklarını planlamaları ve amaçlandığı gibi çalışıp çalışmadığını test etmeleri gerekir. Kurumların yalnızca buluta hızlı geçiş yapabileceklerinden değil, aynı zamanda uygulama performansını etkilemeden aynı hızla geri ölçeklendirme yapabileceklerinden de emin olmaları gerekir.
İlgili Postlar
Bulut maliyet yönetimi nedir?
31 Eki 2024
Dijital DönüşümYapay zeka şeffaflığı nedir?
28 Eki 2024
Dijital DönüşümStratejik inovasyon nedir?
25 Eki 2024
Dijital Dönüşüm