29 Ara 2017
2 dk okuma süresi
API Bankacılığı ya da Açık Bankacılık olarak da anılan hizmetleri düzenleyen direktif ile finansal kurumlar ellerinde bulundurdukları müşteri bilgilerini ve müşterilerine sundukları finansal hizmetleri API’ler aracılığı ile üçüncü partilere sunuyor olacaklar. Tabii bu üçüncü partiler FinTek alanındaki girişimleri içerdiği gibi rakip bankaları da içeriyor olacağından bankalar için en değerli hazine konumunda olan müşteriye ilişkin bilgilerin doğrudan rakiplerle paylaşılıyor olması anlamına gelecek. Bankaların bu direktiften hoşnut olmadığını söylemek pek sürpriz değil zira bu direktif bankaların hükümdarlığını sonlandırma ve masaya yeni oyuncular getirme anlamı taşıyor.
İlk bakışta PSD2’nin bankaların en büyük kabusu olduğunu söylemek mümkün, peki işin arka planında nasıl bir gerçek yatıyor? PSD2’nin amacı son kullanıcılara bankacılık alanındaki hizmetlerine daha geniş seçeneklerle farklı seviyelerde ulaşma imkanı sağlamak. Bu hizmetleri son kullanıcılara götürecek kurumlar arasında ise yeni nesil FinTek girişimlerinin yanı sıra Amazon ve Google gibi global devler de yer alıyor. Dolayısıyla bankalar artık kullanıcılara benim kanallarımı kullanacaksın şeklinde bir dayatma yapamayacaklar. Zamanın trendi olan multi-channel 2010’lu yıllarda omni-channel haline gelmişti, şimdi ise x-channel konsepti hayatımızı değiştiriyor olacak.
Bankaları bekleyen bir başka tehlike de bilgi güvenliği ve yönetimi alanında. Oldukça kompleks yapıda müşteri verisine sahip olan bankaların verilerin iç sistemler arasında tutarlılığını sağlamaları başlı başına bir baş ağrısı iken bu veriyi dışarıya sağlıklı bir şekilde açabiliyor olmak çok daha büyük bir soru işareti. Bilgilerin güvenli ve tutarlı olarak dışarıyla paylaşılabiliyor olması bir yana, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında müşteri tarafından talep edilmesi halinde tüm verilerin sistemden çıkarılması da kritik önemde bir iş yükü olarak bankaların sırtında bekliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre IT alanında çalışanların %12’si müşteri verilerinin tam olarak nerede / ne şekilde saklandığını bilmediklerini dile getiriyorlar. Sözün özü müşteri verisini iyi yönetemeyen bankaları bol adam/günlü projeler bekliyor.
Tüm bu olumsuzluklara karşın PSD2 aynı zamanda bankalara büyük fırsatlar da sunuyor. Günümüzde Bitcoin’den daha değerli bir şey varsa o da müşteri verisine sahip olmak ve bankaların elinde tonlarca müşteri verisi bulunuyor. Üstelik bu veri müşterinin demografik bilgileri ile sınırlı değil, maaş, kredi, harcama gibi bir çok veri büyük önem arz ediyor. Bu bilgilerin işlenip anlamlı hale getirilmesi ise yeni nesil FinTek girişimlerinin uzmanlık alanı. Veri madenciliği hayatımızın bir parçası halindeydi aslında, “onu alan bunu da aldı”, “size özel 10.000 TL kredi” gibi kavramlara hiç yabancı değiliz. Bankalar bu alanda tekel şapkasını bir tarafa bırakıp FinTek girişimleri ile işbirliği içine girdikleri gün çok daha anlamlı ve verimli sonuçlar ortaya çıkacak.
PWC tarafından yapılan araştırmaya göre gelişmiş ülkelerin büyük çoğunluğu FinTek girişimlerine hizmet verme konusunda çalışmalara başlamış durumda. API erişimlerini kısıtlamak yerine ihtiyaç duyulabilecek servis sayısını arttırarak veri üzerinden para kazanmak bankalar için daha verimli bir iş modeline dönüşüyor. Yapılan araştırmalara göre bankalar FinTek girişimlerini satın alarak bu alanda hizmetlerini sürdürmeyi hedefliyorlar.
Bankaların yeni modele adapte olmak konusunda kat etmeleri gereken uzun bir yol var. Yıllar boyunca topladıkları müşteri verisini bir anda dışarıya açmak kolay iş değil, hele ki regülasyonun getireceği kısıtlar ele alındığında. Bankalar bu konuya ne kadar açık görüşle yaklaşırlarsa hizmetlerini dışarıya açık hale getirmek o kadar kolaylaşacaktır. Bahsi geçen hizmetlerin yaygınlaşması ile beraber finans sektörü muazzam bir değişim geçirecek ve son kullanıcılar daha esnek bir yapıda, mevduatları ve parasal hareketleri üzerinde daha fazla hareket imkanı tanıyan bir hizmet alıyor olacaklar.
İlgili Postlar